Türkiye Cumhuriyeti, 15 Temmuz gecesi, tarihinin en büyük saldırı ve tehdidiyle karşılaştığı olaylardan birisine sahne oldu. Hatta ta 1071’den beri bu topraklar üzerinde oynanan oyunların yeni birisi daha sahneye konuldu.
Savaşlar, darbeler, terör ve birçok oyun maalesef ülkemizin ve bu toprakların yakasını bırakmıyor. Çünkü yedi düvelin bu topraklar üzerindeki emelleri hiç sona ermedi ve ermeyecek.
Yalnız ve güzel ülkemiz, hiçbir döneminde rahat olmadı, rahat bırakılmadı. Irak ve Suriye’nin içler acısı halleri ortada ve göstere göstere gözümüzün önünde parça parça edildiler. Bu coğrafya üzerindeki emelleri bitmek bilmeyen emperya-list devletler, çokuluslu büyük şirketler ve gizli birçok oluşum, istediklerini elde edene kadar hiç duracak gibi de gözükmüyor. Maalesef bu cennet vata-nın küresel bir tiyatro oyununun ortasında bırakıldığını ve küresel bir saldırının hedefinde olduğunu hissediyorum.
15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde ve kazanılan demokrasi zaferinde en başta her ne koşulda olursa olsun, Cumhurbaşkanımızın televizyon ekranına çıkıp çağrı yapmasının etkili olduğunu düşünüyorum. Siyasi partilerin meclise, halkın sokaklara koşması ile Türk medyasının darbeye karşı tavizsiz duruşu bu zaferin en önemli faktörleridir. TSK’nın içindeki gerçek vatanseverlerin, Emniyet ve Özel Harekat mensuplarının cansiperane mücadeleleri hiçbir zaman unutulmamalı. Bu zafer, bildiğimiz ve belki de hiç bilemeyeceğimiz birçok kahramanı barındırıyor.
Bambaşka bir ülkeye uyanarak, geçmişimizi ve geleceğimizi kör kuyulara atma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız 15 Temmuz sonrası oluşan birlik ve beraberlik ortamı, en büyük kazanım olmuştur. Ancak bunu heder etmeyelim. Çünkü güzel ve iyi şeyleri mahvetme konusunda üzerimize yoktur. Maalesef bazı yanlış ve kasıtlı politikalarla artan kutuplaşmanın ve toplumdaki gerilimin düşmesi, farklılıklarımızın bir ayrışma değil, zenginleşme ve bütünleşme vesilesi olması en önemli gelişmeler olacaktır. Biz, hiçbir zaman gül yaprakları dökülmüş yollarda yürümedik. Ayağımızın altında hep dikenler, taşlar oldu. Bazen birbirimizin ayaklarının altına kendimiz koyduk. Ancak gün, artık bir olmak günüdür. Uyanık olmak zamanıdır. Nefret elbet biter, önemli olan toprağın altında mı, üstünde mi bittiğidir. Bunu hiç unutmayalım.
Yoksa ne Malazgirt’in bir kıymeti olur, ne İstanbul’un Fethi’nin. Ne Çanakkale Zaferi’nin, ne de İstiklal Savaşı’nın…
Çünkü bir iç savaşın ve parçalanmanın sadece eşiğinde duruyoruz, hortumla uçup gitmeden önce son dala tutunur gibi birbirimize tutunmalıyız. Hem de sıkı sıkı…
Tüm şehitlerimizin ve 15 Temmuz gecesi tankın, topun önünde duran tüm ruhların aziz hatırası için…